GECELERİ GÖKYÜZÜ NEDEN SİYAHTIR?

#AmelDefteri #RüyaYorumları #SpiritüelFarkındalık #KurandaRüya #AuratikEnerji #KadirGecesi #Teheccüd #RuhsalDönüşüm
#AmelDefteri #RüyaYorumları #SpiritüelFarkındalık #KurandaRüya #AuratikEnerji #KadirGecesi #Teheccüd #RuhsalDönüşüm

Olbers’in paradoksu. “Geceleyin gökyüzü neden siyahtır? diye sorarak başlar. Size açıklamadan önce fizikçilerin veremediği cevabı bir şair ’in vereceğini şimdiden aklınızda tutun!

Johannes Kepler gibi bir gökbilimci, eğer evren tekbiçim ve sonsuz olsaydı her nereye bakarsınız sonsuz sayıda yıldızın ışığını göreceğinizin farkına varmıştı. Geceleyin gökyüzünde herhangi bir noktaya baktığımızda görüş çizgimiz, nihayetinde sayılamayacak kadar fazla yıldızla kesişecek ve sonsuz miktarda yıldız ışığı alacaktır. Bu durumda, geceleyin gökyüzü alevler içinde olmalı! Gökyüzünün geceleri beyaz değil de siyah oluşu yüzyıllardan bu yana fazla göze çarpmayan ancak epey derin bir kozmik paradokstur.

 Bu durum felsefeciler ve gökbilimcileri çileden çıkarmıştır. Kepler ise bu paradokstan öylesine rahatsızdı ki tamamen öylesine, evrenin sonu olduğunu, bir kabuk içerisinde bulunduğunu ve bu nedenle yalnızca sınırlı miktarda yıldız ışığının bizlere eriştiğini varsaydı. Bu karmaşa 1987 tarihli bir çalışmanın gökbilim ders kitaplarının %70’inin hatalı yanıtlar sunduğunu ortaya koyması da cabası oldu.

Olbers paradoksu başta, yıldız ışığının toz bulutları tarafından soğurulduğu ifade edilerek çözülmeye çalışılabilir. Bu, bizzat Heinrich Wilhelm Olbers’in 1823 yılında bu paradoksu açıkça ilk kez ortaya koyduğunda verdiği yanıttı. Kendisi,” Dünya’nın gök kubbenin her noktasından yıldız ışığı almıyor oluşu ne büyük şans! Yine de şu an deneyimlediğimiz miktarın 90 bin katı büyüklüğe varan, hayal bile edilemez bir parlaklık ve sıcaklık karşısında Yüce Tanrı kolaylıkla böylesi aşırı koşullara da uyum gösterebilecek yeterlilikte organizmalar tasarlamış olabilirdi” diye yazmıştır.  Yeryüzü hamama dönmesin diye  “Güneş diski parlaklığında bir arka plana karşı” Olbers, yeryüzünde yaşamı olanıklı kılmak için toz bulutlarının yoğun ısıyı soğurması gerektiğini ileri sürdü.

 Peki bende sorarım” soğurması için karanlığa mı gömülmesi gerekirdi?”

  Cevap geldi.

“Normalde geceleyin gökyüzüne egemen olması gereken kendi Samanyolu gökadamızın ateşli merkezi toz bulutlarının ardında gizlidir. Samanyolu’nun merkezinin bulunduğu Yay (Sagittarius) takımyıldızı yönüne bakacak olursak kızgın bir alev topu yerine kara bir benek görürüz.”

Ne var ki Olbers paradoksunu tam olarak açıklayamaz.

Bir yıldız ne kadar uzak olursa o kadar sönük olacağı zannedilebilir. Bu doğru ama buda yanıt olamaz. Gece gökyüzünün bir bölümüne bakacak olursak çok uzaktaki yıldızlar elbette sönüktür ancak daha uzaklara baktıkça orada daha fazla sayıda yıldız vardır. Bu iki etki tekbiçim bir evrende kesinlikle ortadan kalkarak gece gökyüzünü beyaz halde bırakır. (Bunun nedeni, uzaklığın karesi arttıkça yıldız ışığının yoğunluğu azalsa da yine uzaklık karesi arttıkça yıldız sayısının artması ile bu etkinin birbirini yok etmesindendir.)

İşte geldik asıl meseleye, tarihte bu paradoksu çözen ilk kişi gökbilime karşı uzun süreli bir ilgi duyan gizemli öyküler yazarı Amerikalı Edgar Allan Poe’dur.  Ölümünden hemen önce gözlemlerinin çoğunu Eureka: Maddi ve Ruhsal Alem üzerine bir deneme adını verdiği düzensiz, felsefi şiiri içerisinde yayınlanmıştır. Çarpıcı bir paragrafta şöyle der:

“Onlara göre birbirini takip eden yıldızlar sonsuz. Sonra da gökyüzünün arka planından bize tekdüze bir ışık sunuluyor ve bu şekilde de gökada görüntüleniyor. Arka planda hiçbir şeyin var olmadığı aşikarken, yıldızların nasıl ortaya çıktığını açıklayamazlar. Bu nedenle, bu bakış açısıyla biz yalnızca teleskoplarımızın sayısız yerde gördüğü boşlukları kavrayabiliriz. Bu boşluklar görünmez arka plan sanılabilirler; engin ve hiçbir ışık olmayan bu boşluklar, bize hala bir şeyleri anlatabilirler.”

Poe, bu düşüncenin gerçeği bir gereklilik olarak barındırmayacak kadar güzel olduğunu not düşerek sözlerini bağlamıştı.

Bu, doğru yanıta giden çözüm yoludur. Evren sonsuz yaşında değildir. Bir yaratılış vardı. Gözümüze erişen ışığa varan, sonu olan kestirme bir yol mevcut. En uzak yıldızların ışığının henüz bize ulaşacak zamanı olmadı.

Buradan İkarus’a yazdığım şiire de selam olsun😊

Poe’nun Olbers paradoksunu çözdüğünün farkına varan ilk kişi kozmolog Edward Harrison “Poe’nun sözcüklerini ilk okuduğunda hayretler içinde kaldım: Bir şair ya da en iyi olasılıkla amatör bir bilim insanı,nasol olur da 140 yıl önce açıklamayı bulmuş olabilir…hem de üniversitelerimizde halen yanlış olanı öğretilirken?” diye yazmış.

Peki buna nasıl cevap verilir? Şöyle ki: İskoç fizikçi Lord Kelvin de 1901 yılında doğru yanıtı keşfetmişti. Geceleyin gökyüzüne bakıldığında şimdiki değil de geçmişteki halinin görüldüğünü çünkü her ne kadar yeryüzü ölçütlerine göre muazzam olsa da ışık hızının yine de sınırlı (saniyede 299.792 metre)  ve uzak yıldızların ışığının Dünya’ya erişmesi için zamanın gerektiğini fark etmişti. Kelvin, geceleyin gökyüzünün beyaz olması için evrenin yüzlerce trilyon ışık yılı kadar genişlemesi gerektiğini hesapladı.. Ancak evren trilyonlar yaşında olmadığına göre gökyüzü ister istemez karanlıktır. İkinci ayrıntı da yıldızların milyarlarca yıl ile ölçülen sınırlı yaşam süreleridir.

Poe’nin şiiri için deneyler yapıldı. Dört aydan fazla zaman aldı. 2004 yılında da Dünya çapında baş sayfalara yerleşen çarpıcı bir fotoğraf yayınlandı. “Başlangıcın sonunu görmüş olabiliriz” dediler. Uzay Teleskopu Enstitüsü’nden Anton Koekemoer. Fotoğraf,Dünya’dan 13 milyar ışık yılından daha uzakta bulunan bir sönük gökadalar kargaşasını gösteriyordu. Işıkların Dünya’ya erişmesi 13 milyar yıldan fazla zaman almıştı. Evrenin kendisi yalnızca 13,7 milyar yaşındaydı.

Nihayetinde cevap açıktır  gökyüzü gece siyah değildir. (Gözlerimiz yalnızca görülebilen ışığı değil, bir şekilde mikrodalga ışınımları da görebiliyor olsaydı geceleyin gökyüzüne doğrudan Büyük Patlama’nın kendisinden yayılan ışınımı da görürdük. Bir bakıma, Büyük Patlama’nın ışınımı her gece ortaya çıkar. Mikrodalgaları görebilen gözlere sahip olsaydık en uzak yıldızın ötesinde başlangıcın kendisinin yattığını görebilirdik.)

Fotoğrafa bakıldığında bu gökadalar arasında yalnızca bir siyahlık açıktır. Geceleyin gökyüzünün siyah olmasına yol açan bu siyahlıktır. Uzak yıldızların ışığı için en kestirme yol budur.

Yani bende “uzak yıldızların kestirme yolu gecenin karanlığıdır” diyeyim mi?

Sevgilerimle,

Canan Güven

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

TESLA VE ATATÜRK

Annesine yazdığı mektuptaki şu cümlesi ile başlamak istiyorum. ( Şimdi, Türklerden uzak durduğum için üzgünüm çünkü onlar, şafaktan önceki duyduğum sesleri(satırları) söylüyorlardı. Şimdi fark etmeye başladığım şeyleri, onların daha iyi…
Görüntüle

Atatürk Ve Mu Kıtası

İnsanlar ilk başlangıçta Orion gezegeninde yaşıyorlardı ve insanların yaradılış amaçları huzur ve sevgiydi ve süptil yaşıyorlardı. Çok gelişmiş bir ırktı. Orion gezegenin de reptilianlarla birlikte yaşıyorlardı ve huzur içerisinde uzunca…
Görüntüle

HAFIZANI YENİDEN YAZ

Hayatta her şey denge de olmalı. Gün içerisinde duygu durum değişikliklerinde sergilediğimiz el kol hareketlerimiz, mimiklerimiz, ses tonumuz kısacası davranış biçimimiz her zaman bizi ele verdiği gibi, anlam yüklediğimiz duygumuz,…
Görüntüle

DONMUŞ EVREN

Donma ile son bulacak bir evrende sizi kurtaran tek şey düşünceleriniz ve frekansınızdır. Robot beden, et beden tüm bunlarında ötesinde bir alemsin, alemleri içinde dürülü olan.
Görüntüle