Ali İmran Suresi 45. Ayet der ki, İlk uyarıdan bir süre sonra melekler Meryem’ e Ya Meryem Allah seni verilmiş bir kararın yani bir kelimenin haberi ile de müjdeliyor O’nun OL kelimesi ile olacak elçinin adı Mesh edilmiş İsa’dır. Meryem oğlu olduğu tanımlanmıştır. Bu ayette Mesih kelimesi var. Hz. İsa var ve Meryem var. Ey sen İbn Ebu Meryem’ İsmihul Meryem ‘Kelimetun minhum ismihul mesuhu’ Mesihu yani mesh edilmiş anlamında kullanılmıştır. O İsa dünya da ve ahiretde de iktidarlılardan ve Allaha yakınlaşmışlardan da olacaktır.
Nisa Suresi 57. Ayet der ki, Ve Allahın elçisi Meryem oğlu Mesih İsa’yı öldürdük deyip böbürlenmelerden dolayı da uygun görmüştük. Mesh edilmiş İsa’yı öldürdük deyip, böbürlenmelerinden dolayı da uygun görmüştük. Oysa onlar İsa’yı öldürmediler, asmadılar da ancak öldürdüklerini İsa zannedip öldürdüler. Öldürdükleri İsa değildi. Bu da Kuranı Kerim’in Hz. İsa’nın o çarmıha germe sırasında öldürüldüğü şaayasına Kuranı Kerimin verdiği cevap niteliğindedir.
Nisa Suresi 172. Ayet der ki, Ne mesh edilmiş olan ne de bize yakın ve gerçekleri bilip inanmış Melekler kibirlenip Allahın kulu olmayı ve ona yakınlaşmayı kesinlikle sorun yapmazlar. Yani Mesh edilmiş olanlar.
Tövbe suresi 30’uncu Ayet de aynı şeyi ifade etmektedir. Çünkü böyle davrananlardan Yahudiler ayrıca Ezra Allahın oğludur. Yani Üzeyir derlerken, Hıristiyanlar Mesh edilmiş olan Allahın oğludur diyerek Allaha şirk koşup durmaktadırlar.
Bu dört ayette, Mesih kelimesi Mesh etmek, mesh edilmek kökünden türeyen bir kelimedir. Bu kelimenin anlamı; olumsuz nefislerden ve günahlardan arındırılmış, güçlü, olumlu ilkeler ve olumlu nefislerle donatılmış anlamında, mesh edilmenin anlamını taşımaktadır. Kişinin donatıldığı olumlu ilkeler bütününü tanımlamaktadır. İlahi sistemle din kurallarınının yüklenmesidir. Mesih’in burada kişi ismi olmamakla birlikte Hz. İsa’ya verilen arındırma ve ilkeler, bilinçaltına yüklenmiş ve bu anlamıyla ilkeler bütünü olarak görüldüğünü anlamaktayız. Özel isim olarak değil ancak bir kişinin, bir insanın ismi olarak değil de, mesihu o kişiye özgü ayrıcalığının ve özelliğinin tanımlanmasıdır. Bu ayrıcalık Hz. İsa için belirtilmiştir ancak ayetlerde Enam suresi ve Ali İmran suresinde Bütün Peygamberlerin aynı grup oldukları ve birbirine bağlı zürriyetler, soylar olarak ilahi bir görevli oldukları belirtiliyor.
Enam suresi 42. Ayet der ki, Ey Peygamber (Hz. Muhammed sav) and olsun ki, senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik, elçilerimizi inkâr eden o toplumları Allaha yalvarsınlar diye, darlık ve sıkıntılarla sınadık ve bildirdiklerimize uygun olan gerçek yöne yönelsinler diye de uğraştık.
Ali İmran 33.Ayet der ki, Şu gerçek de bilinsin ki, senin dışında Allah Âdemi, Nuh’u, İbrahim’in ailesini ve İmran ailesinden (Hz. İsa’nın babasının ismidir)seçerek tüm âlemlere birer önder, yetkili ve örnek elçiler kıldık ve birbirlerine bağlı zürriyetler olarak. Şüpheniz olmasın ki, Allah her şeyi işiten ve bilendir. Dolayısıyla hiçbir Peygamber arasında ayrım yapılmamaktadır. Görev zamanları ve toplumların farklılığı nedeniyle, Peygamberlerin de görev farklılıkları olduğuna vurgu yapılıyor. Bu vurguyu Ali İmran 84. Ayette yapılmaktadır.
Ali İmran suresi 84. Ayet der ki, Ey Peygamberler Allaha, bize indirilene yani Kurana, İbrahim, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve rableri tarafından kitap verilen nebilere iman ettik. Onların hiç biri arasında ayrım yapmayız ve biz Allaha teslim olanlarız. Müslümanlarız diyerek, insanlara tek Allah, tek insanlık ve tek din hedefini vurgula demektir.
İmanın beş şartını sayarken, Allahın tekliğine, Ahiret’e, meleklere, vahiy kitaplarının hepsine ve Peygamberlerin hepsine iman ederiz. Bakara suresi 178,285. Ayetler, Nisa 136. Ayet bunları bizlere söylemektedir. Bütün Peygamberlerin zaten Allahın tek dini demek olan ve tek ilah olarak, şirk koşmaksızın Allaha iman etmek anlamında ki İslam dini demek olan, değişmez ana kuralları bilmeleri ve insanlara tebliğ etmeleri ayrıcalığı verildiği yani mesh edilmiş oldukları vurgulanmıştır. Bütün Peygamberler mesh edilmiştir ifadesi vurgulanmaktadır, yani arındırılmış ve onların insanlara tebliğ edilmek üzere, bilgiler yüklenmiş anlamında, mesh edilmenin anlamının bu olduğu ifade edilmektedir.
Şuara suresi 196. Ayet der ki; Ya Muhammed gerçek şu ki, sana vermiş olduğumuz bu bilgiler, senden önceki elçilerin kitaplarında da vardı. Ve o elçilerinde kalbine de vahiy kendi ana dilleriyle indirmiştik.
Bakara suresi 136. Ayet der ki; Ya Muhammed biz Allaha, bize Kuran ile indirilene, İbrahim, İsmail, ishak, Yakup ve torunlarına indirilenlere Musa’ ya, İsa’ya ve rabbi tarafından tüm Peygamberlere verilenlere inanırız. Bunların arasında hiçbir ayrım yapmayız ve biz sadece Allaha teslim olanlarız. Müslümanlarız.
MESİH kelimesi İncil’de var mı?
İncil de Luka Suresi 21. Bölüm 8. Ayet der ki, İsa şöyle dedi, dikkat edin, kimse sizi aldatmasın, birçokları ortaya çıkıp benim adımı kullanacaklar. Ben Mesih’im ve vakit yaklaştı diyecekler, sakın onların peşine gitmeyin, takılmayın onlara demek istemektedir. LUKA’ YA göre bakıldığında da Mesih diye kişinin olmadığı bu ayette vurgulanmaktadır. Hz. İsa’nın sanki başka bir ismi varmış gibi Mesih ismi de verilmektedir.
Bu durumda Mesih bir özellik ve din temelli gelenekselleşmiş bir kelime oluyor. Kendileri mesh edilmiş, arındırılmış Peygamberlerin, kitapları da mesh edilmiş kitaplar olmuş olmaktadır. Kitapların içerisin de Kuranı Kerim son kitap olması nedeniyle son mesh edici kitap olmaktadır. Buna göre de beklenen mesh edici kitap kuran olmuş olmaktadır. Kuran, kendine inanmayanlar ve şüpheci olanlar için bir uyarıcıdır. İnananların da imanlarını pekiştirmek üzere, öğüt verici, yol gösterici, aydınlatıcı ve değişmez ana kurallar içeren ve bir kılavuz niteliği taşıyan kitaptır.
Yusuf suresi 111. Ayet der ki, Yemin olsun ki, daha önceki elçilerin ve halkların hikâyelerinde, kıssalarında, ilim sahipleri için ders alınacak pek çok ibretler vardır. Kuran uydurma ve iftira dolu ve boş bir hadis değildir. Hadis Kuranı Kerimin isimlerinden biri olarak geçmektedir. Allahın sözüdür anlamındadır. Kendinden önce gelen kitapları onaylayıp, doğrulayan, her şeyin ayrıntılı açıklaması ve inananlar için de bir yol gösterici, hüden ve rahmettir. Burada Kuranı Kerim kendisine hidayete erdirici anlamın da Hüden olarak tanımlamış ve Rahmet kitabı olduğunu bildirmiştir. Hüden de Peygamberlerin özelliklerindendir. Yol gösterici ve hidayete erdirici anlamını taşımaktadır.
Meryem 29. Ayetinde de Hz. İsa’nın yol gösterici bilgileri için Mehdi kelimesi kullanılmıştır. Kendisine yapılan sataşmalardan sonra bunalan Meryem, onunla gerçekleri konuşsunlar diye, genç oğlunu işaret etti. Orada bulunanlar şaşkınlık içerisinde. Nasıl olurda henüz erişkin olmayan delikanlı birisi ile bu Mehdi konularını konuşuruz demişlerdi.
Ali İmran suresi 46. Ayet der ki; Ve o insanları doğru yola yönelsinler diye, mehdi konularla yani doğruya yöneltecek konularla uyaracak ve Salihlerden olacak diyerek, bir oğlu olacağını müjdelemiştir.
Hüden ve mehdi kelimeleri eşanlamlı olarak ifade edilmektedir. Doğru yolu gösterici ve hidayete erdirici anlamlarını içermektedir.
Mehdi kelimesi Maide 110. Ayette de geçmektedir. Şöyle ki, bir zamanlar Allah İsa’ya Ey Meryem oğlu İsa sana ve annene bağışladığım nimetleri hatırla, seni temiz olan İncil ile de desteklemiştim. Böylece bütün insanlarla Mehdi konuları yani doğru yola yöneltici konuları konuşuyordun.
Ayetlere bakıldığında, Mesh kelimesi mesh edici özellikler bütünü ve Mehdi ise bu konuları içeren içeren ifadesi olarak yer almaktadır.
Yazıya başlamadan önce ayetlerin önüne kendi cümlelerimi sıralamak istememiştim. Bu nedenle şu şekilde ifade edebilirim ki, bize bildirilen Mesh zamanları belki de Kuranı Kerimi anlamak idrak etmek ve sorumlu tutulmamız nedeniyle yaşarken kılavuz alabileceğimiz son kitaptır. Mesih gelecek dedikleri belki de insanlığın bu bilincine erişme seviyesi olarak ifade edilebilir. Bilinç olarak geçtiği idraki, ayet tefsirlerine ve anlamlarına göre daha çok uyuşmaktadır. Allahın tüm kitaplarını ve Peygamberlerini rehberliğimize dâhil edip idrak etmek sanırım daha doğru olacaktır. Bizden beklenen belki de kavramlar ve kelimelerin dışında, bizlere anlatılan doğru yolu gösterici olan Allahın sözlerinin toplandığı kitapları herkesin kendi inancı doğrultusunda baza alıp bu doğrultu da insan olabilmenin ilkelerini takip etmemiz belki de daha doğru olacaktır. İnancına göre isteyen Tevrat, isteyen İncil, isteyen de Kuranı Kerim okusun, ancak bunları hal edebilmek ve temiz bir düşünce de kalabilmek tek temennimiz olmalı diye özet geçilebilirim.
Kalbime düşen Hz. İsa ve annesi Hz. Meryem Anamız doğrultusunda, haklarında ne kadar az şey bildiğimi, araştırmalarımda görmüştüm, bu araştırmalarımın bir kısmını da, yazımda sizlerle paylaşarak, faydalandırmak istedim. Araştırma konuma bilgi ve yorumlarıyla katkı sağlayan Prof. Dr. Gazi Özdemir olmuştur. Ancak yazarken de ayetleri tek tek inceleyerek aktarmaya çalıştım.
Şunu bir kez daha hatırlamamız gerekebilir ki herkes kendi doğrusundan sorumludur. Buradaki kelimeler bir düşünceden sonra yer almıştır, öncesi düşünce yapımızdır. Düşünce enerji üreten bir sitemdir ve belli bir enerjiyle üretiriz. İlahi sistemle de enerji ile haberleşiriz. Enerji ile düşüncelerimiz ve sonra da kelimelerimiz oluşmaktadır. Öncelikle temiz bir enerjide kalarak, temiz düşüncelerle, kelimelerimize güzel yansımasını ve bu güzellikleri de, hep birlikte yaşamamız nasip olsun inş’Allah.